Yaşam Kalitesi mi, Tüketim mi? Biri Artarken Diğeri Neden Azalıyor!, © dpa
 dpa

Yaşam Kalitesi mi, Tüketim mi? Biri Artarken Diğeri Neden Azalıyor!

05.11.2025

Doğada büyüme doğal bir süreç olsa da, ekonomi söz konusu olduğunda özellikle batı tipi sanayi toplumları sınırlarına dayanmış durumda.

Küresel kapitalist sistem, üretim, verimlilik ve tüketim döngüsü üzerine kurulu. Ancak bu döngü, sınırsız büyümenin sınırlı bir gezegende sürdürülemez olduğunu gösteriyor.

Büyüme Olmadan Ekonomi Mümkün mü?

Uzmanlar giderek daha fazla, klasik büyüme modeline alternatif olarak “post-büyüme” (Postwachstum) ya da “büyüme sonrası ekonomi” kavramlarını tartışıyor.

Bu yaklaşımın temel amacı, herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayabildiği ama ekolojik dengenin korunabildiği bir ekonomik düzen kurmak.

Yani refah artık yalnızca Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ile değil, yaşam kalitesi, çevre sağlığı ve sosyal adalet ile ölçülmeli.

Sistem Çıkmazda: Daha Fazla Üretim, Daha Fazla Eşitsizlik

Artan verimlilikle birlikte bazı iş kolları yok olurken, gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşiyor.

Kapital ile emek arasındaki uçurum büyüyor; ekonomik büyüme devam etse de yaşam kalitesi birçok kesim için düşüyor.

Bu durum, hem ekolojik tahribatı hem de toplumsal huzursuzluğu besliyor.

Yeni Düşünceler: Temel Gelir ve Adil Denge

Bir çözüm olarak koşulsuz temel gelir fikri yeniden gündemde.

Alman Ekonomi Enstitüsü (DIW)’na göre, kişi başı 1.200 avroluk temel gelir teorik olarak mümkün.

Ancak bunun için en yüksek gelir grubunun daha fazla vergi ödemesi, düşük ve orta gelir gruplarının ise daha adil bir pay alması gerekiyor.

Sonuç olarak, uzmanlar uyarıyor: Gerçek refah ancak çalışma, sermaye ve doğa arasında adil bir denge kurulduğunda mümkün olacak. (Kaynak: inFranken/msn - MFM-Redaksiyon/Taner Şentürk)